Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, bitkisel üretimde yüzde 50 mazot, yüzde 40 gübre, yüzde 40 tohum, arz açığı olan 11 üründe prim ve alan bazlı olarak fide ve fidan desteği üzerinde bir çalışma yaptıklarını belirterek girdi odaklı bir destekleme modeline geçebileceklerini söyledi.
Kurumsal yapıyı değiştirecek 5 önlem
1- Devlet Su İşleri, Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına bağlanacak.
2- Şeker Kurumu kapatılacak. Şekerpancarı kotası havza modeli kapsamında Tarım Bakanlığı belirleyecek.
3- Toprak Reformu Genel Müdürlüğü yeniden organize edilecek. Toprak Su Genel Müdürlüğü kurulacak.
4- Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü( TİGEM) damızlık ve tohum üretimine yoğunlaşacak.
5- Türkiye Jokey Kulübü 2018’de Varlık Fonu’na devredilecek
Ali Ekber YILDIRIM
ANKARA- Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, tarımsal destekler, Milli Tarım Politikası, hayvan ithalatı, genç çiftçilere hibe desteği, çiğ süt satışı ve bakanlığın yeniden yapılandırılması konusunda Gazetemiz Tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım’a önemli açıklamalar yaptı.
Göreve geldiği günden beri tarım desteklerinin belli bir amaç ve hedef doğrultusunda etkin kullanılması için çalışmalarını sürdüren Çelik, girdi bazlı destekleme modeline geçebileceklerini söyledi. Çelik, bakanlığın kurumsal yapısında önemli değişiklikler olacağını, hayvan ithalatında yeni kriterler getirileceğini, çiğ süt satışının yasaklanması diye bir çalışmaları olmadığını anlattı.
Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik tarımdaki güncel gelişmelerin yanı sıra bakanlığın geleceğe ilişkin çalışmaları konusunda sorularımızı şöyle yanıtladı:
Göreve geldikten sonra tarım desteklerinde değişiklikler yapacağınızı söylediniz. Bu konuda çalışmalar hangi aşamada?
Milli Tarım Projesi çerçevesinde Nisan-Mayıs ve Eylül-Ekim olmak üzere yılda iki kez ödeme yapılması konusunda karar aldık. Bu yıl ödemeler bu çerçeve de yapılacak. Genel olarak ise, destek kalemi çok fazla. Azaltmak için kendi içimizde tartışıyoruz. Acaba, yüzde 50 mazot, yüzde 40 tohum, yüzde 40 gübre desteği, üretimi yetersiz olan 11 ürüne prim desteği ve ayrıca fidan ve fide desteği versek daha derli toplu olur mu diye tartışıyoruz. Henüz verilmiş bir karar yok. Bu konu gündemimizde ve tartışıyoruz. Ayrıca basınçlı sulamanın da desteklemeyle bağını kurmak için çalışıyoruz. Biz zaten basınçlı sulama yatırımlarına yüzde 50 hibe desteği veriyoruz. Suyu getirmişiz tarlaya kadar, salma sulama ile su kullananlara destek vermeyerek basınçlı sulamayı teşvik edelim diye düşünüyoruz. Çünkü, su çok değerli ve verimli kullanılmalı. Bunlar hepsi çalışılan konular.
“Milli Tarım Projesi”ni nasıl oluşturdunuz ve bu politika ile ne yapmak istiyorsunuz?
Göreve geldikten sonra kısa bir sürede 7 bölgede 7 toplantı yaptık. Tarım, hayvancılık ve gıdada sektör temsilcileriyle, sivil toplum örgütleriyle, bilim insanlarımızla herkesle bir araya gelerek tarımın genel bir fotoğrafını çektik. Bu fotoğraf bize tarımda bir “milli politika”nın uygulanması gerektiğini ortaya çıkardı. Buna yönelik çalışmalarımızı yaptık ve oluşturduğumuz Milli Tarım Projesi’ni Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım ilk kez İzmir Ödemiş’te açıkladı. Milli Tarım Projesi’nin genel olarak iki temel ayağı var. Bunlardan birisi bitkisel üretim. Diğeri hayvancılık. Bitkisel üretimde gördük ki işin temelinde tohum ve toprak var. Tarım toprakları sadece bizde değil, dünyada da devamlı azalıyor. Hem toprağı korumak hem de mevcut tarım toprağında en verimli üretimi yapmak için bilim insanlarımızla yoğun bir çalışma yaptık. Bu çalışmalar sonucunda havza bazlı bir üretim modelinin uygulanması gerektiğine karar verdik.
Sizden önce havza modeli konusunda bir çalışma yapılmış ama uygulanmamıştı.Sizin uygulayacağınız havza modelinin farkı ne olacak?
Daha önce havza modeli konusunda yapılan çalışmada 30 havza belirlenmiş. Biz çalışmayı yaparken de 30 havza mı olsun diye tartışıldı. Ancak, her havzanın kendi içerisinde farklı sorunları olduğu için zaten uygulanamamış. Kaç yıldır konuşulmasına rağmen uygulanmamış bir çalışmayı uygun görmedik. Önemli olan konuşmak değil, havza modelini uygulamak. Biz uygulamak istiyoruz. Bu nedenle tamamen farklı bir çalışma ile havzaları ilçe bazında belirledik. Daha mikro düzeyde ele aldık. Çiftçilerin de istediği ve uygulanabilir olanı bu. Yani 941 ilçe ve 941 havza. Hepsinin özellikleri belli. Bugüne kadar 300 havzanın toprak analizleri tamamlandı. Böylece toprağın vasfı, özellikleri her yönüyle ortaya konuluyor ve bunun sonucunda 941 gübre kullanım kılavuzu ortaya çıkıyor. Çiftçimiz kendi ilçesindeki, yani havzasındaki kılavuza göre gübre kullanacak.
DSİ, Tarım Bakanlığına bağlanıyor.
İkinci olarak toprak su ilişkisini ele aldık. Kuraklık, küresel iklim değişikliği dünyayı tehdit ediyor. Dolayısıyla toprak su ilişkisinin çok iyi kurulması gerekiyor. Her ikisi de çok değerli. Verimli ve doğru kullanmak gerekiyor. Toprak konusunda çalışıyoruz ama su bizim bünyemizde değil. Bunun yarattığı önemli sorunlar var. Bakanlık arazi toplulaştırması yapıyor. Çok önemli toplulaştırmalar yapılmış. Toplamda 5 milyon hektar. Fakat, toplulaştırma yapılan yerlerin önemli bir bölümünde su yok. Devlet Su İşleri tarımsal sulama için çalışıyor, su getiriyor. Suyun geldiği yerde toplulaştırma yapılmamış. Su ile arazi toplulaştırması çakışmıyor. Buna müdahale ederek, Orman ve Su İşleri Bakanımız Veysel Eroğlu ile görüştük. Kalkınma Bakanlığımızla çalıştık ve 14 Ocak’ta sonuçlandırdık. Devlet Su İşleri’ni bakanlığımız bünyesine alıyoruz. Arazi toplulaştırması,tarımsal sulama yatırımları bakanlığımız tarafından koordineli yapılacak. Toprak ve su verimli kullanılacak.
Şeker Kurumu kapatılacak,Toprak Su Kurulacak.
Bakanlıkta kurumsal bazda düzenlemeler yapılacağını açıklamıştınız. Bu kapsamda başka kurumların size bağlanması veya yeni birimlerin kurulması gündemde mi?
Şeker Kurumu’nu kapatıyoruz.Biz havza modeli ile hangi havza da hangi ürün daha verimli ise bunu destekleyelim diyoruz. Şekerpancarı ekim kotasını başka bir kurum belirleyecek. Böyle şey olur mu? Havza modelinin ruhuna aykırı. Doğru değil. Üretim konusunda bizim karar vermemiz doğru olanı.
Bakanlığın çalışma alanı çok geniş ve hantal diye eleştirilirken siz yeni kurumları ve işlerini de bakanlık bünyesine alıyorsunuz. Bu daha da hantal bir yapıya dönüşmez mi?
Biz bakanlığı fonksiyonel hale getiriyoruz. Hizmet odaklı bir yapı olacak. Jokey Kulübü’nü 2018’de Varlık Fonu’na devredeceğiz. Şekerde olduğu gibi tütün konusunda da Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu kapatılarak yine bizim bünyemizde bir daire başkanlığı olarak daha fonksiyonel çalışacak. Üretim konusunda kararları bakanlığımız verecek. Havza modeli bunu gerektiriyor. Çok başlılık olmayacak. Bir başka düzenleme Tarım Reformu Genel Müdürlüğü’nde olacak. Bu genel müdürlük öyle bir noktaya gelmiş ki ne ararsanız içine atılmış. Bünyesinde 30’a yakın daire başkanlığı, farklı birim var. Hantal bir yapı oluşmuş. Biz şimdi toprak ve su konusunu ayrı bir genel müdürlük olarak kuracağız. Adı, Toprak Su Genel Müdürlüğü olabilir. Geçmişte vardı. Belki desteklemeyi de bununla birlikte ele alarak daha etkin bir şekilde çalışacak. Bizim toprak ve su meselesini çözmemiz gerekiyor.
Toprak ve su gibi bir başka önemli konu gübre. Bu konuda bazı sıkıntılar var. Nitratlı gübrelerin kullanılması için e- reçete uygulaması başlayacak. Bu sistem nasıl işleyecek?
Organik mikrobiyal gübreler konusunda çalışmalar var. Bu çalışmalar sürüyor. Ne kadar olur olmaz bakacağız. Ama biz bilim insanlarımızla bir araya geldik. Organik tarım konusunda ciddi çalışmalar yapıyoruz. Belli alanları organik tarım alanı ilan edeceğiz. Bu yılın ortalarında bu alanlar büyük oranda belli olacak. İlk etapta 5-6 il bu kapsamda olacak. Tunceli, Rize, Artvin, Bayburt gibi henüz netleşmese de üzerinde çalıştığımız iller var. Bu çalışma sürerken ilk olarak çayda 200 bin dekarlık bir alanı organik çay üretim alanı olarak belirledik. Bu alanda sadece organik gübre kullanılacak. Toplam çay üretim alanı 800 bin dekar. Organik gübre kullanımı bu alana yayılacak. Daha sonra başka ürünlerde bunu uygulayacağız. Anmacımız topraklarımızı, yeraltı sularımızı, çevreyi koruyacak organik gübre kullanımını yaygınlaştırmak. Nitratlı gübreler konusunda ise,biliyorsunuz yüzde 33 azot içeren Amonyum nitratlı gübreleri tamamen yasakladık.Bunlar tarımda kullanılmayacak. Fakat, yüzde 21 ve 26 azot içerikli gübrelere mecburuz. Patlamayan gübre üretimi konusunda ar-ge çalışmaları devam ediyor. Gübre Takip Sistemi kapsamında nitratlı gübreler kullanılmasına izin verdik. Burada denetimi sadece bakanlık personeli yapmayacak. Bu konuda bir seferberlik olacak. Tarım Kredi, Pankobirlik, muhtarlar denetimin içinde olacak. Gübre kullanımı teknik takiple yapılacak.Alınan gübrenin tarlada kullanıldığına dair bir teknik takip olacak.
Tohum konusunda nasıl bir çalışma yapacaksınız?
Tohumculukta özellikle sebze tohumunda sıkıntılarımız var. Esas mesele hayvancılıkta olduğu gibi tohumda da anaç konusunda sıkıntı var. Sebzede yüzde 60-70 oranında dışa bağımlıyız. Bunun için 90 milyon dolarlık ithalat yapılıyor. Bunu çözmemiz gerekiyor. Bunun için Tarımsal İşletmeler Genel Müdürlüğü asli görevini yapacak. Tohum ve damızlık üretecek. Antalya Boztepe işletmesinde sebze tohumu üretecek. Tabi kamu olarak, bakanlık olarak tek başımıza bir şey yapmamız doğru değil. Tohumculuk milli mesele. Özel sektörle işbirliği içinde çalışarak yüzde 40 yerli oranını daha fazla nasıl yükseltiriz hızlı bir şekilde buna çalışacağız.
Sertifikalı tohum konusundaki öneriniz çok tartışılıyor. Tam olarak yapmak istediğiniz nedir?
Havza modeliyle amacımız verimliliği artırmak. Bu işin temelinde tohum var. Doğru tohumla verimliliği sağlayabiliriz. Bunun için sertifikalı tohumu destekleyeceğiz. Sertifikalı tohum kullanan çiftçiye destek vereceğiz. Bu açıklamalarımız yanlış yere çekildi. Biz, sertifikalı ithal tohuma destek vereceğiz demiyoruz. Tohuma destek vereceğiz. Yeter ki sertifikalı olsun. Amacımız yerli tohumu sertifikalandırmak. Ayrıca bir tohum yasağı da söz konusu değil.